Monday, April 23, 2007

düz[ama/yinede/bile]yaz

güzel ve özel olan her şey gibi gecede yavaş adımlarla belirir
ve
biz şarap tanrısına her şey daha yavaş olsun diye adaklar sunarız.

gece belirdikçe çaldıklarının yanında bana kaybolmuş dileklerimi getirdi.
alnımda dileklerim bekledim bir kapının ardında.
(sen) çık gel ne olursan ol gel, sadece ol diye.

geldin, gözlerin sus, dudakların bakma diyordu o gece.
ama ben 
gözlerine ve ardına baktım,
bir mağra ağzından sızan sırrına,
aylar öncesinde gördüğüm o pırıltıya.

derdini anlatamayan eski ve unutulmuş bir tanrıydım o an,
ama patlamak istedim, yıldırımlar saçmak.
unutulmuş olsam dahi, bir tanrıydım ben.
hatırlatmak istedim.

gözlerin sus dedi o zaman
dudakların bakma.
sesler sesleri öldürdü
sesler emretti ve dünya azaldı, küçüldü.

seni gördüğüm an damla damla içime korku doldu.
gözlerim akı kapkara oldu.
damlalardan bir deniz,
ve deniz hep dalgalı, dağınık ve bulanık.
ama en çok (sen) istedin mi buralar karışık.