Karanlık
Sessizlik
Yokluk
Yoğunluk
Onun orada olmaması
Hep eksik olmak
Yoğunluk
Yokluk
Sessizlik
Karanlık
En ilginci bu
"Coğrafya"
Taşlar, şekiller, yollar ve engeller
Engel olan ağaçlar
Yol olan taşlar
Aklıma kazınan şekiller
Ve
Beni ben yapan o yollar
Yürüdükçe aydınlanan düzlükler
Ve sesli düşlerimdeki gölgeler
Her şeyin tersinde düz olan gerçekler.
İlerledikçe ben olan
bir
siz
ve
geçmiş.
Hep salınan
Bulaşan
Unutulamayan
Geçmiş.
Tutuldum, şimdi tutuldum
Gördüklerime ve olan diğer herşeye
Tutuşan, yanıp tutuşan
Bilmediklerim.
Bilmediğimi
bile
bilmediklerim.
Ben neyim? Yanan bir çalıdan
Ve bıraktığı küllerden öte
Miyim?
Tuesday, May 13, 2014
Tuesday, October 27, 2009
nothing can defeat you
buralardan değildin ve onlar yabancıları sevmezdi,
kim buralara ait olmayı yada onlardan birisi tarafından sevilmek istedi ki.
kim buralara ait olmayı yada onlardan birisi tarafından sevilmek istedi ki.
Thursday, May 21, 2009
isimsiz 1
(o) ışık kalmamıştı
ve
bitmiş bir gölge oynuna
boş kahkahalardı seninkisi.
--
şimdi karanlık vaktidir.
ışık aynadan çekilmiş,
hükmü karanlığa vermiş,
gerçek çıplaktır (ancak) şimdi.
ve
bitmiş bir gölge oynuna
boş kahkahalardı seninkisi.
--
şimdi karanlık vaktidir.
ışık aynadan çekilmiş,
hükmü karanlığa vermiş,
gerçek çıplaktır (ancak) şimdi.
Thursday, February 26, 2009
yær
kuru ellerimle
rüzgarsız soğukları
yær edinmiştim.
o toprak beni istemeyince
tutmamış köklerimden döküldüm.
kırık aynaların aktığı nehre
döküldüm.
aşağıda binbir ağız
bir yolu konuşuyordu,
(yine)
bu seferki
yürüdükçe ilerlemeyen.
dökülürken, konuşulanın gücüne bıraktım kendimi.
ayıldığımda, deniz kokusu burnumda
kara topraklara tutunmuştum.
gezindim, ama
yabancılığın utancından,
bilmemezliğin korkusundan,
doğamadım.
yol dedi: bırak.
bırak damlayı, bulur o oluğa yolunu.
rüzgarsız soğukları
yær edinmiştim.
o toprak beni istemeyince
tutmamış köklerimden döküldüm.
kırık aynaların aktığı nehre
döküldüm.
aşağıda binbir ağız
bir yolu konuşuyordu,
(yine)
bu seferki
yürüdükçe ilerlemeyen.
dökülürken, konuşulanın gücüne bıraktım kendimi.
ayıldığımda, deniz kokusu burnumda
kara topraklara tutunmuştum.
gezindim, ama
yabancılığın utancından,
bilmemezliğin korkusundan,
doğamadım.
yol dedi: bırak.
bırak damlayı, bulur o oluğa yolunu.
Tuesday, February 17, 2009
şiir-i ile
yol alır,
döndürür dolaştırır,
olduğun yerden öteye bırakır.
sen bir yoldan
ben bir yoldan
geldik bir dört yol ağzına,
artık benim yolumun sonu sana.
5 Aralık 2007 - gece yarısı
döndürür dolaştırır,
olduğun yerden öteye bırakır.
sen bir yoldan
ben bir yoldan
geldik bir dört yol ağzına,
artık benim yolumun sonu sana.
5 Aralık 2007 - gece yarısı
Saturday, October 06, 2007
Monday, April 23, 2007
düz[ama/yinede/bile]yaz
güzel ve özel olan her şey gibi gecede yavaş adımlarla belirir
ve
biz şarap tanrısına her şey daha yavaş olsun diye adaklar sunarız.
gece belirdikçe çaldıklarının yanında bana kaybolmuş dileklerimi getirdi.
alnımda dileklerim bekledim bir kapının ardında.
(sen) çık gel ne olursan ol gel, sadece ol diye.
geldin, gözlerin sus, dudakların bakma diyordu o gece.
ama ben
gözlerine ve ardına baktım,
bir mağra ağzından sızan sırrına,
aylar öncesinde gördüğüm o pırıltıya.
derdini anlatamayan eski ve unutulmuş bir tanrıydım o an,
ama patlamak istedim, yıldırımlar saçmak.
unutulmuş olsam dahi, bir tanrıydım ben.
hatırlatmak istedim.
gözlerin sus dedi o zaman
dudakların bakma.
sesler sesleri öldürdü
sesler emretti ve dünya azaldı, küçüldü.
seni gördüğüm an damla damla içime korku doldu.
gözlerim akı kapkara oldu.
damlalardan bir deniz,
ve deniz hep dalgalı, dağınık ve bulanık.
ama en çok (sen) istedin mi buralar karışık.
ve
biz şarap tanrısına her şey daha yavaş olsun diye adaklar sunarız.
gece belirdikçe çaldıklarının yanında bana kaybolmuş dileklerimi getirdi.
alnımda dileklerim bekledim bir kapının ardında.
(sen) çık gel ne olursan ol gel, sadece ol diye.
geldin, gözlerin sus, dudakların bakma diyordu o gece.
ama ben
gözlerine ve ardına baktım,
bir mağra ağzından sızan sırrına,
aylar öncesinde gördüğüm o pırıltıya.
derdini anlatamayan eski ve unutulmuş bir tanrıydım o an,
ama patlamak istedim, yıldırımlar saçmak.
unutulmuş olsam dahi, bir tanrıydım ben.
hatırlatmak istedim.
gözlerin sus dedi o zaman
dudakların bakma.
sesler sesleri öldürdü
sesler emretti ve dünya azaldı, küçüldü.
seni gördüğüm an damla damla içime korku doldu.
gözlerim akı kapkara oldu.
damlalardan bir deniz,
ve deniz hep dalgalı, dağınık ve bulanık.
ama en çok (sen) istedin mi buralar karışık.
Subscribe to:
Posts (Atom)